

Balıkesir Haritası

Genel Bilgiler

BALIKESİR
GENEL BİLGİLER
Yüzölçümü: 14.299 Km2
Nüfus: 1.118.313 (2008)
İl Trafik No: 10
Balıkesir, Marmara ve Ege Denizine kıyı veren Türkiye'nin en çok adasını bünyesinde barındıran tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle gerçek bir turizm cennetidir.
Temiz deniz suyunun kumlu plajlara kavuştuğu, parlak yeşil renkli zeytinliklerle sarılmış koyları, irili ufaklı adaları, dünyada oksijenin en çok bulunduğu Homeros'un destanındaki İda Dağı, insanlara binlerce yıldır şifa dağıtan termal kaynakları ile Balıkesir, ülkede turizmin ilk başladığı yerlerdendir.

Balikesir İlinin Tarihçesi
Eski çağlarda (Balıkesir ve civarında Misya’lılar yaşamaktaydı. Bağımsız bir devlet kuramayan Misyalılar; Truva, Hitit, Frig, Pers (İranlılar), Büyük İskender ve Bergama krallıklarının egemenliği altında yaşamışlardır. Bergama kralının ölümünden sonra MÖ. 1129’da Romalıların eline geçti. Romalılar bölgeyi, vergi ve kölelik sistemleriyle uzun süre sömürmüş ve baskı altında tuttular. MS.. 395’te Roma İmparatorluğunun Doğu ve Batı diye ikiye ayrılmasından sonra; başkenti Konstantinopolis (İstanbul) olan Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) nda kalan Balıkesir bölgesi için, yeni ve uzun bir dönem başlamış oldu. Askeri ve ekonomik yönden oldukça güçlenen Bizans İmparatorluğu bu bölgedeki hakimiyetini uzun yıllar sürdürdü.
BALIKESİR TANITIM VİDEOSU İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN
http://emuzik.kultur.gov.tr/dosyalar/balikesir.zip
Hz. Muavine zamanında Müslüman Araplar, fethedileceği Hz. Peygamber tarafından müjdelenen başkent Konstantiniyye’yi almak için sefere çıktılarında bölge ilk defa Müslümanlarla karşılaştı ve MS. 670-678 yılları arasında Arapların idaresinde kaldı. İslam ordusu, 678 yılına kadar aralıksız 5 yıl süren kuşatma altında tutmasına rağmen şehri almaya muvaffak olamayınca geri çekildi. Ancak iç savaşlar ve dış saldırılar karşısında iyice zayıflayan Bizans, sonunda derebeylerin eline kaldı.
1071’de Alparslan’ın Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’e karşı kazandığı Malazgirt savaşıyla Anadolu’nun kapıları Türklere tamamen açılmıştı. Fetihlerle birlikte toplu göçler de devam etti. Böylece Anadolu’da Türk dönemi başlamış oldu. Anadolu’da Selçuklu Devletini kuran Kutalmış oğlu Süleyman, İznik’ten sonra Çanakkale, Adalar Denizi (Ege), Lidya ve İyonya taraflarını da ele geçirdi. 1076’da Misya şehirlerini Bizanslılardan alarak Türk hakimiyetine kazandırdı. Ancak Haçlı seferlerinin neticesinde ve I. Kılıç Arslan’ın da vefatından sonra Selçuklular Bati Anadolu’dan çekilmek zorunda kaldılar. Misya şehirlerini tekrar ele geçiren Bizanslılar, buralardaki Türk halkına karşı toplu kıyım harekatına başladılar.
1206 yılından itibaren Selçukluların Uç Beyliklerinden olan Türkmenler Misya kentlerine, özellikle Edremit Körfezi civarına akınlara başladılar. Bizanslıların çoğu buraları Türklere bırakarak bölgeyi boşalttılar. Moğol baskınından kaçan Türk kabileleri de 1260 yıllarında Batı Anadolu ve Marmara Bölgesine gelip yerleştiler ve bölgedeki Hıristiyan nüfus kadar bir çoğunluğa ulaşıp, buraları Türkleştirdiler. Türkmenlerin dışında diğer Türk boylarına mensup pek çok köylü, tüccar ve zanaatkar da Türkistan’dan gelip bölgeye yerleşti. Bu tarihlerde Selçuklu Devleti iyice zayıflamış ve merkeze uzak bölgelerde kontrolü kaybolmuştu.
Selçuklu devleti zamanında Anadolu’nun batısına yerleşen bazı Oğuz boyları buralarda “Uç Beylikleri” kurdular. Hem Selçuklu sınırını koruyan, hem de Bizans içlerine akınlar düzenleyen bu uç beyliklerinden bir tanesi de; Batı Anadolu’daki Misya’da XIII. yüzyıl sonlarında kurulmuş olan Karesi Beyliğidir. “Karesi” kelimesi, bölgeye beraberinde büyük bir Türkmen grubuyla gelen ve daha önceleri Selçuklu Devletinin önemli bir komutanı olan Karesi Bey (Kara İsa) isminden doğmuştur. Selçuklu Devletinin yıkılmasından bir süre önce diğer uç beyleri gibi Karesi Bey de bağımsızlığını ilan ederek, 1300 yıllarında bölgede Karesi Beyliğini kurdu. Kendi ismiyle anılan Beyliğinin sınırlarını, Bizanslıların zayıflığından ve beraberinde bulunan Sarı Saltuk’un adamlarından faydalanarak daha da genişletti. Karesi Beyliği, merkez yaptığı Balıkesir’den başka; Bergama, İvrindi, Ayazmend (Altınova), Edremit, Kemer Edremit (Burhaniye), Bayramiç, Ayvacık, Ezine, Fırt (Susurluk), Bigadiç ve Sındırgı yerleşim yerlerine sahipti. Bu yıllarda Karesi Beyliği, deniz gücü bakımında komşusu bulunan Osmanlı Beyliği hükümetinden daha güçlü durumdaydı. Karesi Bey’den sonra yerine geçen Aclan Bey zamanında, Osmanlı Beyliği ile çok iyi münasebetler kuruldu. Hatta oğul Dursun Bey Bursa’da Orhan Gazi’nin yanında bulunuyordu. Aclan Bey’den sonra başa geçen en büyük oğlu Demirhan Bey ise halkına karşı zulüm derecesinde kötü davranmaktaydı. Bu durumdan şikayetçi olan halk ve beyliğin ileri gelenleri; Bursa’daki Dursun Bey’i davet ettiler. 1345 yılında Orhan Gazi ile birlikte gelen Dursun Bey, Bergama kalesine sığınan ağabeyi Demirhan Bey tarafından öldürüldü. Bu duruma çok üzülen Orhan Gazi, halkın ve ileri gelenlerin de isteği üzerine Karesi Beyliği topraklarını Osmanlı’ya kattı.
Henüz kuruluş döneminde bulunan Osmanlı Devleti, Karesi Beyliği’nin katılımıyla oldukça güçlendi. Ayrıca Karesi’nin ileri gelen kumandanlarından Evrenos Bey, Hacı İlbey, Ece Halil ve Gazi Fazıl Beylerle büyük bir askeri destek kazandı. Nitekim bu beyler, Osmanlı askerî akınlarının başarılı olmasında önemli rol oynamışlardır. Özellikle Karesi Beyliğinden intikal eden güçlü donanma ile Osmanlı ordusu, Rumeli taraflarına kesin zaferlerle sonuçlanan seferler yaptı. Böylece Osmanlılar; kendi rızalarıyla bu beyliğe iltihak eden halkla büyük bir Türk kitlesi, değerli komutanlarla da askeri güç ve iyi bir donanma kazanmış oldu.
Orhan Gazi Karesi’yi, merkeze bağlı bir sancak haline getirip, adını da değiştirmeden Karesi Sancağı yaptı. Sancağın merkezi olan Balıkesiri’ye, oğlu Şehzâde Süleyman’ı sancak beyi olarak tayin etti. Böylece Karesi, aynı zamanda bir Şehzâde Sancağı oldu.
Yıldırım Beyazid’in 1402’de Timur’a Ankara’da yenilmesinden sonra Balıkesir ve civarı da Timur ordusunun yağmasına maruz kalmıştır. Duraklayan Osmanlı Devleti topraklarında beylikler kurulmaya ve kardeşler de aralarında taht kavgalarına başlamıştır. Bu durum Timur’un Anadolu’dan çekilmesine ve Çelebi Mehmet’in Osmanlı Devleti’ni tekrar toparlamasına kadar sürmüştür.
Tekrar eski dirlik ve düzenine kavuşan ülke; ilerleme ve yükselme dönemlerinde zaman zaman meydana gelen kıtlık (1502), çekirge salgını, (1525), medrese talebeleri (suhte) isyanı (1572) ve diğer isyanlar gibi bir takım olumsuz olaylara sahne olmuş, Balıkesir ve civarı da bu hadiselerden etkilenmiştir.
XVII yy. sonlarında meydana gelen göç hareketlerinde Balıkesir yöresine çok sayıda Yörük, Türkmen ve Çepni gibi muhtelif Türk boyları gelip yerleşmiştir. İleriki yıllarda da devam eden göç problemini kökünden halletmek isteyen devlet, XIX. yy.da planlı bir iskan politikası takip ederek göçebe halde yaşayan pek çok aşiret ve topluluğu uygun yerlere yerleştirerek onların yerleşik düzene geçmelerini sağlamış oldu.
Osmanlı Devleti idaresi altındaki Karesi; devletin kuruluş ve yükseliş dönemlerinin sevinç ve refahını yaşamış; duraklama ve gerileme dönemlerinin de üzüntü ve sıkıntılarına ortak olmuştur. Böylece gerek ülke genelinde ve gerekse bölgede yaşanan ekonomik, siyasî, askerî, idarî pek çok olaylar neticesinde, Osmanlı Devleti’nin son dönemleri sayılabilecek 1800’lü yılların sonlarına gelinmişti.
Osmanlı Devleti’nin aldığı dış borçları ödeyemeyerek mali iflas yaşaması sonucu alacaklarının tehlikeye düşmesinden korkan Avrupa Devletleri, 1880’de Duyûn-ı Umûmiye (Genel borçlar) idaresini kurdurdular. Duyûn-i Umûmiye şubeleri ile devlet gelirlerinin bir kısmını doğrudan topladılar. Memleketin her yerinde olduğu gibi, Balıkesir, Ayvalık ve Bandırma gibi bölgenin yüksek gelirli yerlerinde de yıllarca faaliyet göstermişlerdir.
Balıkesir, Osmanlı Devletinin “93 harbi” diye anılan 1877-1878 yılındaki Osmanlı-Rus Savaşı ve 1912-1913 yıllarında Balkan Harbi’nde yenilmesi sonucu Balkanlardan çok sayıda göç almıştır. Rus ve Bulgarların katliamından kaçabilen pek çok insan Balıkesir ve civarına gelmiş ve yerleşmişlerdir. Ayrıca Rusların eline geçen Kafkasya toprakları ve özellikle Kırım’dan da kitleler halinde gelen insanlar bölgenin muhtelif yerlerinde iskan edilmişlerdir.
1914-1918 yılları arasında cereyan eden I. Dünya Harbine giren Osmanlı Devleti askerlerinin çarpıştığı pek çok cepheden bir tanesi de, bölgedeki Çanakkale Savaşıdır. Bu savaş, ülkenin her tarafında olduğu gibi Balıkesir’i de menfi olarak etkilemiştir. I. Dünya Savaşından yenik çıkan ve oldukça zayıf düşen Türklerin bu durumunu fırsat bilen Yunanlılar, gözlerini Batı Anadolu topraklarına diktiler. Yunanistan’ın buraları işgal etmesini diğer Avrupa devletleri de desteklediler. İtilâf devletlerinin tehditleri altında bulunan ve yeterli askeri, silahı olmayan, devletin de aciz kaldığını gören Türk halkı, müdafaa cemiyetleri kurmaya başladılar. 15 Mayıs 1919’da İzmir’e giren Yunanlılar işgallerini Anadolu’nun içlerine doğru yaymaya başladılar. Balıkesir bölgesinde ilk defa 29 Mayıs’ta Ayvalık işgal edildi. Yunanlılara karşı ilk silahlı mücadele Ayvalık’ta gerçekleşti. Bu arada Balıkesir’de 18 Mayıs’ta Vehbi (Bolak) Bey’in başkanlığında “Redd-i İlhak” heyeti oluşturuldu. Alaca Mescid’de oluşturulan 41 kişilik bu heyet hemen faaliyetlere başladı.26-31 Temmuz 1919 ve 16-22 Eylül 1919 tarihlerinde yapılan I. ve II. Balıkesir Kongreleri neticesinde her bölgede Kuva-yı Milliye teşkilatları kuruldu.
Milli Mücadele için İstanbul’dan Balıkesir’e gelen yüzbaşı Kemal hemen askeri birlikler oluşturmaya başladı. Bu birlikler işgali önlemek için yer yer Yunanlılarla çarpışmaktaydı. Soma ve Akhisar cephesi bunların en önemlisiydi. Fakat yeterli asker ve silahı bulunmayan Milli kuvvetler; hem sayıca çok hem de teçhizat olarak güçlü Yunan karşısında ancak bir yıl dayanabildiler.
Soma-Akhisar cephesinin dağılmasıyla, 22 Haziran 1920’den itibaren Yunan işgali içerilere doğru yayılmaya başladı. Halka da çok eziyet eden Yunanlıların en büyük yardımcıları, daha önceden buralarda yaşayan yerli Rumlardı. Yıllarca beraber yaşayan bu insanlar, şartlar değişince daha önceden kendilerinden hiç bir kötülük görmedikleri Türklere ihanet etmekteydiler. Kazaları işgal eden Yunanlıları, Kuva-yı Milliye güçleri hiç bir zaman rahat bırakmamış, direniş ve baskınlarla onları yıldırmışlardı. Bu arada Anadolu’da Türk halkını Yunanlılar’a karşı direnmeye çağıran ve düzenli bir ordu kurmaya çalışan Mustafa Kemal’e Balıkesir’liler destek vermişler ve işbirliği içerisinde olmuşlardır. Türk Milli Mücadelesi açısından bu şehrin çok ayrı ve özel bir yeri bulunmaktadır. Sakarya zaferiyle Anadolu topraklarının sahibi olduğunu bir defa daha ispatlayan Türkler, 9 Eylül 1922 de İzmir’de Yunanlılar’ın denize dökülmesiyle Kurtuluş Savaşından başarıyla çıkabilmiştir. Eylül ayının ilk haftasındaki 3-4 gün içinde bütün Balıkesir ve kazaları kurtulmuştur. Bu arada Osmanlı Devleti de yerini Türkiye Cumhuriyeti Devletine bırakarak tarih sahnesinden çekilmiştir.
İdari Yapı: (1345-1922)
Osmanlı Devletinin klasik döneminde eyalet sistemi uygulanmaktaydı. İmparatorluk, idari teşkilatın en büyük parçası olan eyâletlere, eyâletler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar da nahiyelere, köylere bölünmüşlerdi. İdari teşkilatlanmasında Karesi; merkezi Kütahya olan Anadolu Eyaletinin bir sancağı durumundaydı. Karesi Sancağı da merkez kaza Balıkesir olmak üzere kazalara ayrılmış ayrılmıştı; Bigadiç, Sındırgı, Baş Gelenbe (Gelenbe), Kemer Edremit (Burhaniye), Edremit, Ayazmend (Altınova), Kozak, İvrindi, Manyas, Fırt ma‘a Şamlı (Susurluk) ve 1786’da dahil edilen Ayvalık. 1816 yılına kadar Anadolu Eyaletine bağlı olan Karesi Sancağı, bu yıllarda Hüdavendigâr ve Kocaeli Eyaleti adıyla kurulan eyalete bağlandı ve “mütesellim”ler tarafından idare edilmeye başlandı. Karesi Sancağı 1841’de yeni teşkil edilen Hüdavendigâr Eyaletine bağlandı.
Karesi ile beraber Erdek Livası ve Ayvalık Liva haline getirildi. 1864 yılına kadar Karesi Livası Mutasarrıflıkla idâre edilmekte olup doğrudan merkeze bağlı liva idi. Erdek ve Ayvalık livaları ise Kaymakamlıkla yönetilmekte olup bağımsız liva değillerdi. 1845 yılında bir ara Hüdavendigâr’dan ayrılan Karesi, Aydın’dan ayrılan Mağnisa (Manisa) ile merkez Mağnisa olmak üzere birleşerek vilayet olmuşlardır. Ancak bu kısa sürmüştür. Daha sonra Karesi tekrar Hüdavendigâr’a bağlandı. Bu dönemde Karesi Livasına bağlı olan kaza sayısı önceleri 17 iken, daha sonra 22’ye kadar yükselmiştir. Erdek Livasının başta 4 olan kaza sayısı müteakip yıllarda 8 olmuştur. En az kazaya sahip olan Ayvalık Livasının sadece iki kazası vardı.
1864 yılında çıkarılan “Teşkil-i Vilâyet Nizamnâmesi” ile idari teşkilatta yeni bir yapılanmaya gidildi ve bunun sonucunda Karesi sancağının kaza sayısı azaldı. Karesi Sancağı’nın daha önce 22 kazası olan kaza sayısı bu dönemde 8’e düştü. Önceden kaza olan diğer on beş kaza, bu dönemde nahiye olarak yapılandırıldılar.
Karesi, 1881’de yapılan yeni bir düzenlemeyle Hüdavendigâr Vilâyetinden ayrılarak vilayet oldu ve bir vali tarafından idare edilmeye başlandı. Biga’nın da ilavesiyle toprakları genişletilen Karesi Vilayetinin iki Sancağı bulunuyordu: birincisi, 7 kazaya bölünmüş olan Karesi Sancağı; ikincisi, 4 kazası olan Biga Sancağı.
Yedi yıl kadar vilayet olan Karesi; 1888’de tekrar Hüdavendigâr vilayetine bağlı bir sancak haline getirildi. 1909’da herhangi bir yere de bağlı olmayan müstakil bir livadır. Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar bu şekilde devam etmiş olan Karesi, Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla Balıkesir vilayeti yapılmıştır. Müstakil Liva olan Karesi bu dönemde merkez kaza olan Balıkesir ile birlikte dokuz kazaya sahiptir.
Balıkesir Adının Menşei
Balıkesir dolaylarında ilk defa adı geçen
şehir Agiros (Achiraus)’dur. Daha sonraları İmparator Hadrianus burada bir şato yaptırmış, Paleo diye şöhret kazandırmıştır. Sonradan burada kurulan şehre, bu isimden bozma olarak “Balıkesir” dendiği bir çok tarihçilerce kabul edilir.
Bir söylentiye göre de bu havalinin bal’ı kesir(çok) olduğundan burada kurulan şehre “Balı-kesir” denmiştir.
Balıkesir adının, bölgeyi zapteden İranlı Devlet adamlarından Balı- Kisra’nın adından geldiği veya Polikayseros’ dan bozma olduğunu söyleyenler de vardır.
Bazı tarih ve coğrafya kitaplarında Balıkesir’in yerinde “Balak Hisar” veya “Balık Hisar” yazılır. Türklerin Orta Asya’nın bir hatırası olarak, burada kurulan şehre Balık Hisar (Hisar Şehri) demiş olmaları akla gelebilir Fakat bunu ispat etmek mümkün değildir.
İbni Batuta ve diğer arap kaynaklarına göre , Balıkesir şehri Karesi Bey tarafından kuruldu.
Karesi Vilayeti, 2.Meşrutiyetin ilanına müteakip, müstakil mutasarrıflık haline getirildi. 1923 yılında, bir kanunla Karesi deyimi kaldırılarak “Balıkesir” sözü aynı zamanda Vilayetin de adı oldu.


Balıkesir Tarihi
Balıkesir çevresinde bulunan pek çok höyük, iskan edilmiş mağara ve düz yerleşim yerinde yapılan araştırmalarda ele gecen bulgular, buralarda bilinmeyen çok eski zamanlardan Milattan Önce 8000-3000 yılları arasında yerleşilmiş olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu arada Yortan Mezarlığı'nda yapılan çalışmalar, burada bir mezar kültü olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Hitit metinlerinde ASSUVA diye anılan Batı Anadolu'nun bu bölgesi Antik çağda MYSIA diye anılmakta idi.
M.Ö. 3000-1200 yılları arasında bu bölgede farklı diller konuşan Pelasg ve Leleg kolonileri kurulmuştur.
4. Truva döneminde (M.O. 1800-1250) Antik çağda İda diye anılan Kazdağlan eteklerinde geçen efsanevi Truva savaşları bölge halkını da derinden etkilemişti.
Homeros'un Odeseus'unda anlatılan Argonotlar Arteka (Erdek) ve Kyzikos'a bu dönemde geldiler.
M.Ö. 1200'de Anadolu'nun batısındaki halkların başlattığı "Deniz Kavimleri Göçü" önlerine gelen her şeyi yakıp yıkarak ilerlerken ancak M.O. 1190'da Mısır önlerinde durdurulabildiler. Geri dönenler Anadolu ve Suriye'de boş buldukları yerlere yerleştiler. Bu tarihten sonra Hitit krallığı ile ilgili bilgiler tamamen kesilmektedir.
M.Ö. 790 Miletoslu göçmenler, Kyzikos ve Prokonnes'te koloniler kurdu.
M.Ö. 680-Kyzikos'a büyük bir Miletos göçmen grubu daha geldi. Kyzikos'un "Altın çağı" başladı.
M.Ö. 600'lerden itibaren Mysia bölgesi de Pers imparatorluğu etkisi altına girdi. Batı bölgesi Satraplık merkezi Daskyleion (Ergili Köyü) idi.
M.Ö. 546-547'de Persler Atina tarafını tutan bütün Adramytion'luları öldürttü.
M.Ö. 500'de Persler'e karşı yapılan lonia ayaklanmasına bölge kentleri de katıldı. 494'te isyan bastırıldıktan sonra Mysia' da bulunan kentler de cezalandırıldı.
M.Ö. 480'de Pers İmparatoru Kserkses Yunanistan üzerine sefere çıkarken Mysia bölgesinden geçti (Marathon Savaşı).
M.Ö. 478-477 Mysia kıyılarındaki şehir devletleri de Attika-Delos deniz birliğine katıldılar.
M.Ö. 410 Kyzikos'u saran Persler'e karşı yardıma gelen Atinalı Alkibiades Bandırma Körfezi'nde yaptığı deniz savasını kazandı.
M.Ö. 334- Makedonya'lı Büyük İskender Çanakkale Boğazından Anadolu'ya geçti. Biga yakınlarında Granikos çayı 3. Dareios'un Pers ordusunu yendi. Bölge Persler'den temizlendi.
M.Ö. 323- İskender'in BabiI'de olumu üzerine generalleri arasında çıkan savaşlardan sonra Mysia bölgesi Seleukos'lara bağlandı.
M.Ö. 238-263'te Bergama hakimi olan Flatairos döneminde bölge Bergama yönetimi altına girdi.
M.Ö. 133-Bergama kralı Attalos 3.Filometor'un vasiyeti üzerine bölge Roma hakimiyetine geçti.
M.Ö. 88-Adramytion hakimi Diador Font Kralı Mithridates'in tarafını tutarak çevrede bulunan Latince konuşan binlerce insanı öldürttü. Sonra da Romalıların intikamından korkarak intihar etti.
Roma İmparatorluğu'nun ikiye bölünmesinden sonra (M.S. 395) buraları da merkezi Bizans olan Doğu Roma yönetiminde kaldı. Bu devirde Balıkesir ve çevresi Bizans eyalet sistemi içinde OBSIKION Theması teşkilatı içinde kaldı. Körfez bölgesi bu thema içinde Noecastron Theması 'na bağlı idi.
M.S. 670-İstanbul'u kuşatmaya gelen Arap ordusu Kyzikos'u ele geçirerek yedi yıl burada kaldılar.
718-ikinci defa İstanbul'u kuşatmaya gelen Araplar Bergama ve Edremit bölgesini yağmaladılar.
1071-Malazgirt zaferiyle Anadolu kapıları Türklere bir daha kapanmamak üzere açıldı.
1080-Süleyman Şah Kyzikos'u ele geçirdi.
1081-Ulubat gölü kıyısında bir Bizans ordusu yok edildi. Kyzikos ve Poimanenon (Manyas) Türklerin elinde kaldı.
1085-Süleyman Şah doğuda savaşırken emirlerinden İlhan Bey kısa süre önce ellerinden çıkmış olan Kyzikos, Apollonia, Poimanenon ve Edincik dolaylarını geri aldı.
1086-Vezir Ebu Kasım, Süleyman Şah'ın ölümü üzerine ayaklanan bazı emirleri bastırıp birleştirdi. Kyzikos'u üs edinerek yaptırdığı gemiler ile Sakız adasına kadar akınlar yaptı. Türkmen savaşçılar ilk kez denizcilikle uğraşmaya başladılar.
1090-Bizans imparatoru 1. Aleksios Komnenos Mysia'da yurt tutmaya çalışan Türkmenler üzerine kumandan Eufuryanis Alexander'i yolladı. Apollonia'yi kuşatan Bizanslılar kanlı savaşlardan sonra kale kumandanı İlhan'ı iç; kaleye sığınmak zorunda bıraktılar. Olayı duyan Türkmenler imdada gelince Bizanslılar çekildiler. Gol kıyısında büyük zayiat verdiler. Ertesi sene daha iyi hazırlanan bir Bizans ordusu bu kere önce Kyzikos'u aldı, sonra bir baskınla Opollonia'yı da ele geçirerek kaledekilerle birlikte kumandanı da esir ettiler.
1092-Vezir Ebu Kasım'ın kardeşi İlgazi İznik'te baş kaldırınca 1. Kılıçaslan onu yendi ve burayı başkent yaptı. Sonra Marmara kıyılarını ve Edremit Körfezi'ne kadar olan yerleri fethetti. Buradan adalara ve Midilli'ye akınlara başladı. Aynı yıl İzmir Emiri Çaka Bey de Edremit'ten Abydos'a kadar olan kıyıları zaptetti. Selçuklular Oğuzların Kınık boyundan, Çaka Bey Çavuldur boyundan Kılıçaslan Emir Çaka'nın kızı ile evli idi. 1093'te Bizanslıların entrikaları sonunda Kılıçaslan Çaka Bey 'i öldürdü.
1099'da Anadolu'ya doluşan Haçlılar, Marmara sahillerinde bulunan bütün Türkmenleri katlettiler.
Haçlı fırtınası geçtikten sonra Oğuz boyları Marmara bölgesine gene dolmaya
başladılar. 1110 yılında Mysia'daki Bizans kentleri Türk akınlarına karşı tahkim ettirildi.
1113-Türkler Apollonia'yi gene ele geçirdiler. Türklerin Kyzikos'a doğru yürümesi üzerine kent valisi burayı boşaltarak Bizans'a kaçtı.
1115-Çok takviyeli bir Bizans ordusu ani bir baskınla Kyzikos'u ele geçirdi. Buralara yerleşmeye çalışan Türkleri kovdular.
1175-Eskişehir ovasında toplanan yüzbin çadır Türkmen Denizli, Bergama, Karia, Mysia ve Edremit bölgelerine dağıldılar.
1206'dan itibaren Türkmen savaşçıları UÇ'lardan hareketle Edremit ve Mysia'daki Bizans kentlerine sürekli akınlara başladılar.
1237-Selçuklu Sultanı Gıyaseddin 2. Keyhüsrev Uç'ları teftiş için Edremit ve Mysia'ya da geldi.
1242'den itibaren Moğollar Selçuklu devletinin bütün idari işlerine karıştığı gibi devletin başına sultan atayabiliyor, devleti bir iki hatta üç sultanla yönetimi altında tutabiliyordu.
1280'li yılların sonlarına doğru başlarında Danişmend Gazi soyundan olduğu için büyük saygı gören Karasi Bey'in olduğu büyük bir Türkmen grubu yanlarında Anadolu Batı Ucu Ulu Bey'in olan Germiyanoğlu Yakup Bey ile beraber Mysia topraklarına girdiler; Kyzikos ve Bigados dışında bölgeyi fethettiler.
Mysia'nın Marmara ve Ege kıyılarını ele geçiren Karasi Bey "Emir ül Savahil" oldu.
1301-1302-Toprakları savunamayan Bizanslılar paralı asker olarak kiraladıkları adamları Karasili Türkmenler üzerine yolladılar. Çok azı kurtulabildi.
1304 Ocak ayının ilk günlerinde Bizanslılar tarafından kiralanarak Kyzikos'a gönderilen paralı askerleri Edincik taraflarında yurt tutmaya çalışan bir Türk boyunu katlettiler. Bizans'ın Anadolu'nun batısındaki son kalesi olan Alaşehir'i kuşatmış olan Sultan Mesud'un üzerine yürüdüler. Geçtikleri her yeri yakıp yıkarak bir yıl sonra Anadolu'yu terk ettiler.
1306-Saru Saltuk Baba'nın gaze yolunda Dobruca'da ölmesi üzerine ona bağlı olan Türkmenlerden bir grup Ece Halil önderliğinde Trakya üzerinden geçerek Karasi topraklarına geçtiler. Kazdağları bölgesine yerleştirildiler.
Bu tarihlerden itibaren çok güçlenen Karasi Donanması çevredeki diğer Türkmen Beyliklerinin savaşçılarının da katılımıyla adalara ve Yunanistan'a pek çok akınlar yaptılar.
1333-Seyyah İbn Batuda Karasi Eli'ni dolaştı.
1334-Çok güçlü bir Haçlı donanması Edremit Körfezi'nde Karasi donanmasını yendi.
1336(37)-0smanıi Sultanı Orhan Gazi Edremit yöresi dışındaki Karasi topraklarını ülkesine kattı.
1354-Osmanlı ve Karasi askerleri Şehzade Süleyman Paşa kumandasında Rumeli'ne geçtiler. Rumeli’nin açılması üzerine Karasi Eli'nde bulunan Türk oymakları da buraya geçirildi.
1402-Ankara Savaşı'nda Yıldırım Beyazıt Ordusu içinde Şehzade Emir Süleyman'ın grubu içinde Karasi Askerleri Gazi İne Bey Subaşı kumandasında dövüştüler.
1403-Yıldırım Bayazıt'ın oğulları Musa ve İsa Çelebi' ler arasındaki taht kavgalarında Gazi İne Bey Subaşı şehit oldu.
1428- Hacı Bayram Veli Şeyh Lütfullah ile birlikte Balıkesir'e geldi.
1452-53-Boğazkesen Hisarı'nın yapılmasından sonra İstanbul, İsfendiyaroğlu İsmail Bey'in ordusu ve Akçaylı oğlu Mehmet Bey komutasında Karesi birlikleri tarafından fetih ordusu gelinceye kadar abluka altına alındı.
1461-İstanbul fatihlerinden Zağnos Mehmet Paşa vefat etti. Çalışkan bilgili, tedbirli, hayırsever ve devlete sadakatle bağlı bir vezirdi.
1502'de kuraklığa bağlı bir kıtlık ve 1525'te çekirge felaketi halkı perişan etti.
1500'lu yılların ilk yarısında medrese öğrencilerinin (suhteler) ayaklanması pek çok karışıklıklar çıkardı. Karışıklıklar uzun yıllar devam etti.
1577'de bir deprem şehri harap etti. Pek çok ev yıkıldı.
1592'de Kalenderoğlu, 1624'te Kazdağı Türkmenlerinden Cennetkarıoğlu isyanları,
1632'de İlyas Paşa'nın ve 1780'de Kanlı oğlu HaliI Ağa'nın meydana getirdiği olaylar halkın huzurunu bozdu.
1821'de Yunan isyanı ile birlikte ayaklanan Ayvalık Rumları Davasoğlu HaliI Bey önderliğinde Kepsut Çepnileri tarafından bastırıldı.
1853-56 Kırım Harbi sonrasında Kırım'dan ve 1859'da Şeyh Şamil'in Ruslara teslim olmasından sonra Kafkasya'dan büyük çapta göçlerle gelenler çevreye yerleştirildi.
1862-64 Hüdavendigar Vilayeti valisi Ahmet Vefik Paşa Karasi Eli'nde konar göçer yaşayan Yörükleri zorla iskana tabi tuttu.
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Muharebesi) sonunda çok büyük ve felaketli bir muhacceret hareketiyle Rumeli'den gelenler iskan edildiler. Pek çok yeni köyler kuruldu.
1880-Karasi Ziraat Cemiyeti kuruldu.
1881-1888 yılları arasında Balıkesir "Karasi Vilayeti" adıyla müstakil bir vilayet oldu.
1885-Balıkesir Lisesi "Karasi İdadi Sultani" adi ile açıldı.
1886-Balıkesir'de Karasi Vilayet Matbaası kuruldu ve "Karasi" gazetesi yayımlanmaya başlandı. (1886-1888) (ilk sayı 5 Mart 1886'da yayımlandı).
1897-Büyük Balıkesir depremi ile şehir adeta yerle bir oldu. Mutasarrıf Ömer Ali Bey'in gayretiyle Balıkesir adeta yeniden kuruldu. Hilal-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay) faaliyete başladı.
1908-Balya-Karaaydın Maden Kumpanyası'na karşı Türkiye'de ilk işçi grevi yapıldı.
15 Haziran 1909- Karasi, Hüdavendigar vilayetinden ayrılarak müstakil sancak oldu.
1912-Rumeli'den gelen büyük bir muhacir grubu iskan ettirildi. Gelenlerin büyük bir kısmi Kalaçina Boşnaklarıydı.
1913-Bandırma-Balıkesir-Soma Demiryolu Hattı açıldı. Donanma Cemiyeti teşkil edildi.
Memleket Hastanesi kuruldu. 13 Şubat 1913'de Okuma Yurdu açıldı.
14 Nisan 1914-Karasi Gazetesi Çantayzade Basri Bey tarafından yeniden çıkarılmaya başlandı. 1914-(12 Haziran 1914) Enver Pasa ve iki gün sonra da Talat Paşa Balıkesir'e geldi. Temmuz 1914-Balıkesir "İzcilik Teşkilatı" kuruldu. "Keşşaf Taburları" çalışmalara başladı.
Kepsut Çiftlik (Ziraat) Mektebi kuruldu. Köylerde tifüs salgını görüldü. 18 Eylül 1914 Balıkesir Müdafa-yı Milliye Cemiyeti kuruldu.
14 Kasım 1914 Cihad'i Ekber ilan edildi. Seferberlik başladı. Balıkesir'de gençlik örgütlenmeleri hız kazandı. Kısa zamanda Göç, Genç Ginç ve Gürbüz dernekleri kurularak gençler harbe hazırlanmaya başlandı. Kızıl çekirge felaketi ürünleri tahrip etti.
25 Mayıs 1915-Balıkesir hapishanesinden 261 mahkum af edilerek harbe gönderildi.
Haziran 1915-Balıkesir Tiyatrosu binası bitirildi. İlk oyun Temmuzda gösterildi. Bu aydan itibaren Çanakkale'den gelen yaralılar için Balıkesir ovasında binlerce çadırlık Harp hastanesi (Mecruhin Hastanesi) kuruldu. Ayrıca, Erdek, Bandırma, Gönen, Susurluk, Balya'da da Harp Hastaneleri açıldı.
1916-Çekirge felaketi devam ediyor. Kıtlık köyleri kasıp kavuruyor.
15 Ocak 1917 Balıkesir’de İtibarı-ı Milli Bankası hisseleri büyük ölçüde satıldı.
16 Mart 1917 Balıkesir Talim-i Musiki-i Osmani Cemiyeti kuruldu.
5 Mart 1917 Et'am-i Fukara Cemiyeti muhacirlere ve fakirlere yemek dağıtımına başladı ( 31 Mart 1917 günü dağıtılan yemek 3286 kişilikti).
17 Ekim 1918- Çantayzade Basri Bey mütareke yıllarının karanlıklarını delen basının güçlü sesi "SES" gazetesini çıkarmaya başladı.
15 Mayıs 1919 Yunanlılar İzmir'e asker çıkardı.
16 Mayıs 1919 Okuma Yurdu toplantısında Balıkesirliler düşmanla silahlı mücadele kararı aldılar.
Millî Mücadele Dönemi başladı.
BALIKESIR'DE KUVA-Yİ MİLLİYE
İzmir'in işgalinden bir gün sonra 16 Mayıs 1919 tarihinde Balıkesir’e gelen işgal haberi büyük heyecana yol açar. Önce Belediyede daha sonra ise Okuma Yurdu'nda toplantılar yapılır. İşgali protesto için itilaf devletleri temsilcilerine telgraflar çekilir. Zarbali Hulusi Bey'in evinde yapılan gizli toplantılardan sonra Alaca Mescid' te daha geniş bir toplantı yapılması kararlaştırılır. 
18 Mayıs günü ikindi namazından sonra kalabalık bir cemaat mevlit okuma bahanesiyle gizlice toplanır. Mevlit okunması bitince Karesi Mebusu Vehbi (Bolak) Bey ayağa kalkarak cemaata hitaben bir konuşma yapar. Konuşmasında İzmir'deki faciaların Balıkesir’in başına gelmemesi için bir Redd-i İlhak Cemiyeti kurulması gerektiğini belirtir.
Diğer konuşmalardan sonra her türlü kararı almaya yetkili kırk bir kişi belirlenerek toplantı sona erer. Seçilenler: 1) Karesi Meb'usu Vehbi Bey, 2) Siverek Meb'usu Vehbi Bey, 3) Belediye Reisi Keçeci Hafız Mehmet Emin Bey, 4)Müftü Nennicizade Abdullah Efendi, 5) Abdülgafur Efendi, 6) Zarbali Hulusi Bey, 7) Tireli Sabri Bey,
Dâvâvekili Sadettin Bey, 9)Kocabıyık Mehmet Bey, 10)Abdüsselâmzâde Cemil Efendi, 11) Arap Sadettin Bey, 12) Beypazarlı Hafız Mehmet Efendi, 13) İbrahim Bakir Efendi, 14) Kuyumcuzade Ali Efendi, 15) Abdülaziz Mecdi Efendi oğlu Ahmet Nur Bey, 16) Dâvâvekili Said Bey, 17) Ocakîzade Talat Bey, 18) Eski Nüfus Müdürü Hakkı Bey, 19) Marmara Nahiyesi Müdürü İsmail Hakkı Efendi, 20) Giritlizâde Muhittin Bey, 21)Ahmet Vehbi Bey, 22) Gönenli Osman Bey, 23) Kunduracı Nuri Usta, 24) Dâvâvekili Süleyman Sadi Bey, 25) Lâz Hacı Mustafa Efendi, 26) Hoca Asım Efendi, 27) Budakzade Hafız İsmail Efendi (Melekzade Hacı Hafız Mehmet Efendi), 28) Hafız Eminiddin Efendi, 29) Hafız Haydar Efendi, 30) Muzaffer Efendi, 31) Emekli Binbaşı Ahmet Bey, 32) Alaybeyi Rıza Bey, 33) Kadizade Mustafa Efendi (Hoca Süleyman Vehbi Efendi), 34) Yörük İbrahim Efendi, 35) Keşkekzade Hacı Eşref Efendi, 36) Yırcalızade Şükrü Efendi, 37) Basribeyzâde Şevki Bey, 38)Somalı Hacı Hafız Kazım Şükrü Efendi, 39)Silahçı Şevki Bey, 40) Arnavut Rasim Bey, 41) Hacı Kamil Efendi.
Silahlı mücadele kararının alındığı bu toplantı Balıkesir Kuva-yi Milliyesi'nin ilk ve en önemli temel taşıdır. Her şey buradan doğmuş, bir yıldan fazla devam eden Balıkesir ve bölgesi direnişi bu kararın sonucu olmuştur. Anzavur isyanı, İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletleri'nin karşı etkinlikleri, Rumlar ve Ermenilerin içerideki hareketleri, düşmanların bütün ümitleri hep bu tarihi karardan doğan kuvvetle dağıtılmıştır.
Mondros Ateşkes Anlaşması, Boğazların işgali, İstanbul'un kontrol altına alınması, Meclis-i Mebusan'ın dağıtılmış olması, halk desteğinden yoksun İstanbul hükümetlerinin devlete, millete ve vatana sahip olamayışı, nihayet İzmir'in işgaliyle görülen facialar üzerine, bütün vatan sathında olduğu gibi, Balıkesir’de de millet kendi kaderine sahip çıktı. Önce Redd-i İlhak adıyla cemiyetler kuruldu. Sonra daha geniş halk yığınlarının desteğini almak üzere kongreler tertip edildi.
Birincisi Dar'ün Nafia Medresesi'nde 28 Haziran 1919'da toplanan kongrelerin besincisi 10 Mart 1920'de toplanmıştır. Redd-i İlhak Cemiyeti ve özellikle Balıkesir Kongreleri, ilerleyen düşmanı durdurarak ve ayaklanmaları bastırarak, düzenli ordunun kurulması için bir yıllık zaman kazandırmışlardır.
Bir taraftan düşmanla savaşırken halkın güvenliğini sağladıkları gibi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasına uygun ortam sağlamışlardır.
Hey'et-i Merkeziye'nin karar defterinden ve kongre kararlarından anlaşıldığına göre Kuva-yi Millîye bir devlet gibi hareket etmiştir. Halka vergi koymuş, asker toplamış, seferberlik ilân etmiş, güvenliği sağlamış, diplomatik temaslarda bulunmuştur. Bütün bunları, düşmana karşı koyabilmek için yapmıştır.
Dünya kamuoyuna Türk halkının işgal ve esareti kabul etmediğini gür bir sesle duyurmuştur.
ATATÜRK'ÜN BALIKESİR'İ ZİYARETLERİ
Gazi Mustafa Kemal Paşa 29 Ocak 1923'te İzmir'de Lâtife ( Uşaklıgil ) ile evlendi. Bu evliliğin ilk haftasında da bir yurt gezisine çıkarak Balıkesir'e kadar geldi.
Atatürk'ün Balıkesir'i ziyaretleri 7 kez oldu. Bunlardan ilki, 6 Şubat 1923'te gerçekleşti. İzmir'den trenle Balıkesir’e gelen Mustafa Kemal Paşa'nın beraberinde eşi ve Kâzım Karabekir Paşa ile diğer zevat bulunuyordu. 
Milli Kuvvetler Caddesi üzerine serilen halılar ve devasa taklarla süslenen cadde boyunca halkı selamlayarak Belediye binasına gitti ve burada yapılan geçit törenini izledi.
Balıkesir Gazi Mustafa Kemal Paşayı büyük bir sevgi ve coşku ile kucakladı. Pasa geceyi Sacitzade Mahmut Bey'in evinde geçirdi.
7 Şubat 1923 günü öğleyin Paşa Camii'nde okunan mevlidden sonra minbere çıkarak bir konuşma yaptı. "Balıkesir Hutbesi" diye anılan bu konuşmasında "Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun" diyerek söze başladı ve kurulacak yeni devletin temel esasları ile devrimler ve cumhuriyete ışık tutan mesajlar verdi.
8 Şubat 1923'te Balya'ya oradan da Edremit'e geçen Mustafa Kemal Paşa 10 Şubat günü Balıkesir’e döndü ve 11 Şubat günü Balıkesir’den trenle ayrıldı. İzmir'e gitti.
Gazi Mustafa Kemal Paşa 8 Ekim 1925 günü Bursa'dan, Mudanya'ya oradan Ertuğrul yatı ile Bandırma’ya, Bandırma’dan da trenle Balıkesir’e geldi. Balıkesir’de ve Bandırma’da büyük coşku ile karşılanan Gazi Mustafa Kemal Paşa 10 Ekim 1925 Cumartesi günü Balıkesir’den özel bir trenle Soma'ya hareket etti. 
Gazi Hazretleri'nin Balıkesir’e 3. gelişi 13 Haziran 1926'ya rastlar. Vapurla Bandırma’ya gelen Gazi, oradan trenle Balıkesir’e geçti. Balıkesir’de kaldığı sürece bazı ziyaretlerde bulundu. 15 Haziran 1926 Salı günü Balıkesir’den trenle hareket etti. Bu arada İzmir'de kendisine hazırlanan suikastı daha Balıkesir’de iken haber almış bulunan Mustafa Kemal Paşa'nın, İsmet Paşa'dan aldığı bir telgraf üzerine treni Soğucak İstasyonunda bekletildi. 16 Haziran 1926 günü Mustafa Kemal Paşa'yı İzmir’e götüren tren saat 18.00 sıralarında İzmir Basmane Garı'na girdi.
7 Şubat 1931 Cumartesi günü Mustafa Kemal Paşa 4. kez Balıkesir’e geldi. İzmir’den Balıkesir’e gelen Gazi, Balıkesir’de bazı ziyaretler ve konuşmalar yaptıktan sonra 8 Şubat 1931 günü gene özel treni ile İzmir’e döndü.
Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Balıkesir’e 5. Ziyareti 15 Ocak 1933 günü Ankara'dan çıkılan yurt gezisinin 5inci günü gerçekleşti. Gülcemal Vapuru ile 20 Ocak 1933 Cuma günü gece saat 22.00'de Bandırma’ya gelen Mustafa Kemal Pasa, oradan özel treniyle Balıkesir’e hareket etti. 20/21 gecesini Balıkesir’e 20 km. uzaklıktaki Yeniköy istasyonunda geçirdi. 21 Ocak 1933 Cumartesi öğleyin saat tam 12.00'de Balıkesir’e vardı ve büyük bir tezahüratla karşılandı.
22 Ocak 1933 Pazar günü de saat 24.00 sıralarında gene özel treniyle Kütahya'ya hareket etti.
Mustafa Kemal Paşa'nın Balıkesir’i 6. Ziyaret 15 Nisan 1934 ile 16 Nisan 1934 arasına rastlamaktadır. Bu gezisinde Gazi, Ayvalık üzerinden otomobille Balıkesir’e geldi. Bu arada Gömeç, Burhaniye, Edremit'i de ziyaret ederek halkla konuşmalar yaptı.
Bu gezisinde 13 Nisan 1934'de Ayvalık'a gelen Mustafa Kemal Pasa, geceyi Edremit'te geçirdikten sonra 15 Nisan 1934 Pazar günü Balıkesir’e gelmiştir. 16 Nisan 1934 Pazartesi günü de Balıkesir’den Ankara'ya hareket etti.
Son gelişi ki bu 7. ziyaretidir. Misafirleri İran Şehinşahı Rıza Pehlevi ile birlikte oldu. Bu ziyaretinde Mustafa Kemal Pasa 24 Haziran 1934 Pazar günü, Soma üzerinden trenle Balıkesir’e geldi. 25 Haziran 1934 Pazartesi günü de Balıkesir’den otomobil ile Çanakkale’ye hareket etti.
Atatürk'ün Balıkesir ilini son ziyareti ise Savorana Yatı ile Erdek'e 24 Haziran 1938 günü gelmesiyle noktalandı. Bu gezisinde Atatürk Erdek'e hastalığı nedeniyle inemedi ama halkı yattan selamladı.
ATATÜRK'ÜN BALIKESİR HUTBESİ
Atatürk'ün Balıkesir'i ziyaretleri 7 kez oldu. Bunlardan ilki, 6 Şubat 1923'te gerçekleşti. İzmir'den trenle Balıkesir’e gelen Mustafa Kemal Paşa'nın beraberinde eşi ve Kâzım Karabekir Paşa ile diğer zevat bulunuyordu.

Milli Kuvvetler Caddesi üzerine serilen halılar ve devasa taklarla süslenen cadde boyunca halkı selamlayarak Belediye binasına gitti ve burada yapılan geçit törenini izledi.
Balıkesir Gazi Mustafa Kemal Paşayı büyük bir sevgi ve coşku ile kucakladı. Pasa geceyi Sacitzade Mahmut Bey'in evinde geçirdi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri atilirken Mustafa Kemal Atatürk halkla icice olmayi ,memleketin esas sahipleri ile birlikte hareket etmeyi ilke edindigi icin olsa gerek ,zor koşullarda ülkeyi "Emperyalistler"den temizleyerek Bizlere emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmustur.
Mustafa Kemal Atatürk sürekli Anadolu'yu dolasarak,halkinin yaninda olmus,sorunlarini dinlemis,Cumhuriye'tin kurulmasina yardimci olduklari gibi korumalarini da istemistir.
Nitekim,7 Şubat 1923 günü öğleyin Paşa Camii'nde okunan mevlidden sonra minbere çıkarak yaptigi konusmada da bu konulara deginmistit.
"Balıkesir Hutbesi" diye anılan bu konuşmasında "Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun" diyerek söze başladı ve kurulacak yeni devletin temel esasları ile devrimler ve cumhuriyete ışık tutan mesajlar verdi.
Atatürk, Zagnos Pasa Cami Hutbe'sin de cemaata söyle seslenmistir:
“ Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz
Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul
olmuştur. Temel nizamı, hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir.
İnsanlara maneví mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla,
mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere
uymamış olsa idi bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü
bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır.
Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi
idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazret-i peygamber'in mübarek yollarını takip ederek bu
dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal
yerde, Allah'ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir'in dindar ve kahraman
insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.
Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri
dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani
birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına
faaliyette bulunması lâzımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce
hakimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.
Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Millî
emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, millet fertlerinin tamamının arzularının,
emellerinin birleşmesinden ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.
Kuva-yi Milliye'de Alaca Mescit
Kuva-yi Milliye ve Alaca Mescit.
Kuva-yi Milliye, yanmış, ...yıkılmış, …işgal edilmiş, …düzenli orduları için tasfiye kararı alınmış bir milletin,....yeniden doğuş hareketidir.
Balıkesir de yakılan Kuva-yi Milli ye Meşalesinin ışığı tüm Anadolu'yu sarmış ,bizleri saran,ısıtan Türkiye Cumhuriyeti güneşi doğmuştur.
Balıkesir, bu hareketin
ilk ve en kuvvetli halkasıdır.
Kuva-yi Milliye, Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk’ü, onun önderliğinde Türk milletini ve Türkiye’yi yeniden tarih sahnesine çıkaran harekettir. Yunanlıların Ege Bölgesindeki bu işgallerini , Balıkesirli vatanseverler şimdiki Balıkesir Lisesi’nin bulunduğu binadaki "Okuma Yurdu“n da bir araya gelip işgalleri protesto etmişlerdir.8 Mayıs 1919 günü Mehmet Vehbi Bey İzmir’in işgali sonrası yaşanan zulümden bahsettikten sonra;
„“Bu faciaların Balıkesir’in başına gelmesi yakındır.Bu iş yazışma ,protesto ile engellenemez.Yapılacak ilhak il fiilen reddetmek için ,bir Reddi-i İlhak heyeti kuralım.Bu cemiyete girmek her müslümanın borcudur.Bizim atacağımız her kurşun,Şark ve İslam aleminin ebedi kurtuluşuna ,yoksa maazallah ebedi esaretine sebep olacaktır.“
Alaca Mescit’te ki gizli toplantılar da Milli Mücadelenin temelleri atılmıştır.
Bu münasebetle, Alaca Mescit’te mücadeleyi başlatan 41 bayrak adamı ve Balıkesirliler 15 Mayıs 1919´da İzmir´in işgali üzerine, o günün Belediye Reisi Keçecizade Mehmet Emin Efendi’nin çağrısını , iliklerinde hissetiler…Kimler vardır orada:
Karesi Mebusu Mehmet Vehbi bey,
Belediye Reisi Keçecizade Mehmet Emin bey,
Yırcalızade Şükrü efendi,
Hasan Basri Çantay hoca ve diğerleri…
Her türlü kararı almaya tam yetkili 41 bayrak adam…
Mehmet Vehbi Bolak bey başta olmak üzere,
Şehrin ileri gelenleri şimdiki Kuva-yi Milliye Müzesi’nin bulunduğu yerdeki Okuma Yurdu’nda toplanmışlar, yapılan toplantıda, hiçbir şeyin fayda etmeyeceği anlaşılmış ve Leblebici Raşit efendinin;
“Düşmanı geri döndürecek kuvvet, namlunun ucundadır" sözleri karar olmuştur. İşte, kıvılcım bu cümleyle çakılmış, Kuva-yi Milliye ateşlenmiştir.
8 Mayıs 1919´da Alaca Mescit’te mevlit vesilesiyle toplananlar, ...dinledikleri mevlitten sonra, ilhakı red ve milli mücadeleye karar vermişlerdir. Ardından sürekli toplanılan Alaca Mescit’te ise silahlı mücadele kararı alınmıştır.
Okuma Yurdu,Alaca Mescit toplantıları ve Balıkesir kongreleri ile düşmanın bölgedeki işgallere karşı ilk ciddi ve şuurlu hareket Balıkesirli sivil ve aydınlardan gelmiştir.Köylüsü ve ,kentlisi ile Balıkesirliler hiç bir yerden talimat almaksızın vatan müdafasına koşmuşlardır.
Beş kongre yaparak bir araya gelen Balıkesirliler,14 ay boyunca dört cephede Yunan orduları ile savaşarak,Balıkesir halkının ve Türk milletinin işgal ve esareti kabul etmeyeceğini Dünya kamuoyuna duyurmuşlardır.Bütün bunlar, ilk kongrenin Balıkesir´de toplandığını, ilk kurşunun Balıkesir Ayvalık´ta, son kurşunun da, Bandırma´da atıldığını göstermektedir.
Ege’de kendi imkanları ile düşman işgaline son veren tek şehir Balıkesir dir.
Milli Mücadelenin en önemli dönemlerinde Balıkesir de Hasan Basri Çantay tarafından çıkarılan SES Gazetesi Balıkesirliler‘in ve Kuva-yi Milliyeciler‘in yanında yer alan Anadolu insanini gür sesi olmuştur..
M.Akif Ersoy’da Ses’in ilk sayısına gönderdiği yazıda:
Düşman sesi duymak istemezsen
Kardeş sesidir ,uyan bu sesten;
Kalkınca görür ki aksam olmuş
Vaktiyle uyanmayan bu sesten
Dizeleri Balıkesir halkının ve Türk milletinin işgal ve esareti kabul etmeyeceğini Dünyaya haykırışı olduğu gibi Balıkesirlilerin hiç bir yerden talimat almaksızın vatan müdafasına koşmalarına kıvılcım olmuştur.

![[Balıkesir+Zagnospasacamii.jpg]](http://2.bp.blogspot.com/_rGYaD0jg_Xo/R5dKqaZvbWI/AAAAAAAAAOc/I0pZz5LRsM4/s1600/Bal%C4%B1kesir%2BZagnospasacamii.jpg)








![[Balıkesir+Kurtdereli.jpg]](http://1.bp.blogspot.com/_rGYaD0jg_Xo/R5dKAKZvbSI/AAAAAAAAAN8/xsplEleZy3M/s1600/Bal%C4%B1kesir%2BKurtdereli.jpg)



